|
Portakalın Serüveni
Portakal agacinin bulunmayacagi bir Italya düsünmek oldukça zor, çünkü bu agaç zeytin gibi, Akdeniz ülkesinin ve uygarliginin bîr simgesi niteligini kazanmistir. Piril piril, kokulu, leziz, göz alici ve siirle dokunmus bir simge. Oysa eski Akdeniz'in portakali tanimadigini yada en azindan onu masalsi bir meyve olarak düsledigini unutmayin. Herakles 'in onbirinci macerasina sahne ulan Hesperides Bahçesi bir yitik cennet gibi gözükmekte, bu bahçenin altin elmalari ise Altin Çagin yansimasini andirmaktadir. Avrupa'ya portakalin gelisi ve yayginlasmasi yeterince aydinlanmamis olgulardir.
Portakalın Anavatanı
Iki bitki bilimci, XIX.yüzyil baslarinda yasamis olan G.Gallesio ve ayni yüzyilin sonlarinda yasayan Alphonse de Candolle portakal agacinin (citrus aurantium) anavatani olarak Güney Asya'yi gösteriyorlar. Gallessio asil odak olarak Güney Hindistan'i benimserken, Candolle Güney Çin ve Çin Hindi yarimadasi (Hindi Çini) üzerinde duruyor. Portakalin tatli ve aci iki çesidi arasindaki karisiklik göz önünde bulundurulunca, her iki bitki bilimciye de insanin hak veresi geliyor.
Günümüz bitki bilimcileri, bu iki çesidi citrus türünün iki ayri kolu olarak kabul ediyorlar. Aci portakal ile tatli portakali birbirinden tam anlamiyla ayirmak için tad ögesinden baska yol yok.
Oysa Hindistan kaynakli aci portakal Ortaçag'da Avrupa'ya, Iran, Suriye ve Akdeniz üzerinden ulasti. Çin ise tatli portakalini ancak XVI.yy.'da Ümit Burnu üzerinden Avrupa'ya yollayabilecekti.
Böylelikle, Gallesio ve Candolie'nin ileri sürdükleri görüsler birbirini tamamliyorlar, saniyoruz. Hindistan'da portakal agaci ya da meyvesi Sanskritce "nagranga" ya da "naranga" sözcügüyle adlandiriliyordu. Bu sözcük, Merriam-VVebster'in verdigi gibi Tamilce'de kokulu anlamina gelen naru sözcügünden ya da Lokotsch'un verdigi gibi filler portakaldan çok hoslandiklari için Sanskritçe'de fil anlamina gelen "naya" sözcügü Ile istek, kapris anlamina gelen "ranya" sözcügünün birlesmesinden türemis olabilir. Ama biz Adjarian'in Sanskritçe'de ayni anlamina da gelen "naga" sözcügüyle renk anlamina gelen ranga sözcüklerini benimseyen varsayimina katiliyoruz.
Batıya Yolculuk
Demek ki, bakir rengindeki meyve, Bati'ya yönelik göçüne IX.yüzyilla birlikte basliyor. Bu meyve ilk kez 912'de gözüktügü iran'a, büyük olasilikla Arap tüccarlarinin heybelerinde tasinmis olsa gerek. Araplar meyvenin adini araplastirip "naranc" yapmislar.
Öte yandan nar sözcügünü bilen Iranlilar naranc sözcügünün ikinci hecesinde kendi dillerinde renk anlamina gelen ve Sanskritce "ranga" sözcügünün çok yakin akrabasi olan "rang" sözcügünü kullanmaktaydilar. Onlar da Arapça "naranc" yerine Iranca biçimiyle "narang" (nar-rang; âtes rengi) deyimini, yerel telaffuz aliskanliklarina uyarak degistirdiler.
Meyvenin yolculugu Indus 'tan Karadeniz ve Akdeniz'e uzanan çizgisini izledi. Buradan naranç, birkaç yüzyil arayla, Arap ve Osmanli fetihlerinin izledigi güzergah üzerinden Avrupa'ya girdi.
Bizans'ta, dogal olarak Yunan ses uyumuna uyarak "narantzion" (ya da nerantzion) biçimini aldi ve Balkanlar üzerinden Orta Avrupa'ya dogru ilerledi. Çagdas Yunanca'daki "nerantzi", Romence'deki "naranta " (ya da naramza), Arnavutça'daki "naranc", hep bu istilanin günümüze uzanan tanik kalintilaridir.
Öte yandan, naranc, Kuzey Afrika kiyilari boyunca ilerlemekte ve gerek Cebelitarik Bogazi gerekse Akdeniz yoluyla Iberik yarimadasina geçmektedir. Ispanyollara gelindiginde artik bunun "naranja" biçimini aldigini ve o döneme kadar Fransizca daki c yada j nin söylendigini görüyoruz. Arap yada Suriye'den dönen Haçlilar yoluyla ardarda hem Italya'ya hem de Province'e ulasiyor. Edebi Italyanca'da önce "naranda" biçimi alip daha sonra hece yutumu yoluyla "arancia" oluveriyor.
Naranc-arange, Loire irmagini asarken, altin ve bakir ya da altin ve ates gibi bir benzetmeyle ve de Orange (Arausio) kentinden geçerek kuzeye ulasmasi yüzünden orange adini aliyor; son ugrak yerinin adiyla anilmaya basliyor. Portakal'a "Orange elmasi" anlamina gelen "pomme d'orange" da deniliyor.
Fransa'yi ifetheden portakal,hiçbirimla degisikligine ugramadan Mans Denizini ve Ren Nehrini katediyor.Bugün Ingilizler portakal karsiligi yalnizca "orange" kelimesi kullanmaktadirlar. Almanlar ise orange'in yanisira, Italyanca'dan gelen "pomeranze" ile Hollandaca'dan gelen "apfelsine"yi de kullanirlar.
Kuzeye dogru yoluna devam eden portakal, sonunda kutup çemberini de geçiyor. Finliler buna "oransiipuu"nun yanisira, 1!appelsiini" ya da, isveççe de aynen, Hollandaca'da ise biraz farkli sekliyle kullanilan "appelssiupuu" da diyorlar.
Simdi, XV.yüzyil sonlari ile XVI.yüzyil baslarina dönelim. Bu sirada, Ümit Burnu'ndan geçen (1497) Portekizliler buradan Hindistan'a, Çin Hindi'ne ve nihayet Çin'e ulasiyorlar 1500-1518 yillan arasinda Portekizliler bu yolculuklardan Lizbon'a tatli Çin portakali ile dönüyorlar. Bu tarihten itibaren tatli Çin portakali Portekizlilerin araciligiyla tüm Avrupa'ya yayilacaktir. Bu yayilma sürecinde portakal, kah Avrupa'ya ilk gelen türü ile karistirilip o isimle anilacak, kah yepyeni bir ad ile taninacak. Bu yeni ad Portekiz ülkesinden kaynaklanacak. Portekiz kaynakli sanilan meyve, bundan böyle "portugal" (Portekiz) diye anilacak.
Tatli portakal demek olan "portugal" Arap - Iran topraklarina da ulasmis ve Ortaçag'da naranç'in yaptigi yolu ters istikamette, batidan doguya dogru yaparak Hindistan'a kadar uzanmistir.Bugün Hindistan'da Avrupa yoluyla gelmis olan tatli portakala "Malta" adi verilmektedir.
Avrupa'ya üçüncü tatli portakal dalgasi Hollanda yoluyla gelir. Uzakdogu'da Portekizlileri izleyen Hollandalilar da gelirken tatli Çin portakali getirirler. Buna Hollandaca "appel" (elma) ve "Sina" (Çin) kelimelerini birlestirerek önce "appelsin" daha sonra da "Sinaasappel" adini verirler. Bu arada, LIappelsin" 1700 yillarinda Hamburg yoluyla Almanya'ya gelir ve "Apfelsine" biçimini alir. Hehn'in söyledigine göre Portakal Amerika'ya 1701 yilinda geliyor.
|